Hamam Kültürü

Hamam Kültürü

Hamam Kültürü

Hamam kelimesinin kökeni Arapça’da banyo anlamına gelen “Hammam” ve sıcak anlamına gelen İbranice “Hamam” kelimelerine dayanır. En genel tanımı ile hamam, “yıkanma, şifalanma ve arınma” yeridir.

Yıkanmak tarih boyunca insanlar tarafından temizliğin yanı sıra manevi bir arınma ile hem ruhani hem de fiziksel bir anlam taşımıştır. Medeniyetlerle birlikte su her kültüre farklı bir hikâye katmıştır. Örneğin, efsaneye göre Sümer Kralı Gılgamış, ölümsüzlük otunu bulmuş ama bir kaynakta yıkandığı sırada, ot tanrılar tarafından çalınmıştır. Hintliler suyun koruyucu özelliğine inandıkları için tapınaklarını su kenarına yaparken, Hristiyanlar kutsal suda yıkanarak tüm günahlarından arındıklarına inanmıştır.

İlk Hamamlar

Tarihte ilk hamamın M.Ö. 2500 yılında Dravidler tarafından yapıldığı bilinmekte. Geleneksel hamam mimarisi Yunan medeniyetinde sıklıkla karşımıza çıkar. Roma -Bizans dönemindeki hamamlara Lavatrina ve Balneya gibi isimler verilirken, bu kültür zaman içinde evrilerek Osmanlı mimarisi ile gelişmiş ve Türk hamamı tarzına kavuşmuştur.

Türk Kültüründe Hamamın Yeri

Hamamlar kültürümüzde her zaman özel bir anlama sahiptir. Yıkanma ve temizlenmenin dışında örf ve adetlerimizin en önemli kutlama yerlerinden biridir aslında. Kadınlar için geçmişte adeta sosyalleşme alanı olmasını yanı sıra, gelin hamamı, loğusa hamamı, bebeğin kırk hamamı, adak hamamı ve yas alma hamamı gibi özel günlere ev sahipliği yapmıştır. Hamamların erkekler için ise damat hamamı, sünnet hamamı, asker hamamı ve bayram hamamı gibi ritüelleri vardır geleneklerimizde. Hamam kültürü eski dönemlerde külhancı, meydancı, peştemalcı, çıkmacı, kahveci gibi isimlere sahip farklı görevlerde hizmetlilere de iş imkânı sağlamıştır. Geleneksel Türk hamam kültürünün en değerli izlerini taşımaya devam eden Cağaloğlu Hamamı İstanbul’un son büyük çarşı hamamı olmasıyla da ayrı bir yere sahiptir.